top of page

REKABET

  • Yazarın fotoğrafı: Ahmet Çağlar BİRDAL
    Ahmet Çağlar BİRDAL
  • 22 Eki 2020
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 Kas 2020


Geçtiğimiz gün mahallemizde üç veyahut dört apartmana hizmet veren küçük bir bakkal dükkânına girdim. Net bir şekilde yalnızca beş litrelik bir su alıp çıkmaktı niyetim. Hem zaten günümüzde bakkala başka ne için gidilebilir ki; Evde rutinin dışında biten ve haftalık market alışverişini bekleyemeyecek kadar acil olan su, akşamın körüne kadar alınmayıp en sonunda evin babasına şutlanan ekmek ve orta boy yoğurt ya da daha da uç noktasına gidelim benim gibi evinizde henüz iki yaşında bir çita yavrunuz varsa ondan gelebilecek istekler… Hepsi bu ve bunlar gibi olan örneklerin dışında başka türlü maalesef ne ben ne de siz kolay kolay bakkala gitmezsiniz.

Gelelim bakkala ve bana; raflardan birinin altından kendi ellerimle aldığım beş litrelik suyu yazar kasanın yanında zar zor bulduğum boş bir yere koyup ne kadar ödemem gerektiğini sordum ve aldığım cevap yalnızca iki buçuk liraydı. İmalı bir tavırla da ekledi “Yalnız markette iki lira yetmiş beş kuruş ha, haberin olsun!” dedi. Yani benim ses tonundan anladığım suyu üreten fabrikanın üretimini ben kapattım senin gittiğin o omegalara da, süpermarketlere ve hipermarketlere de bütün suyu ben veriyorumdu. Bu pek mümkün değildi tabi ama açıkçası bizim bakkal amcamızın suyu neden marketlerden daha ucuza sattığını daha doğrusu su, deterjan, peçete vb. sarf malzemesi olan ürünlerde marketlerle girdiği yarışta daha ucuza verme politikasını anlamış değildim. Yahu kardeşim kırk yılın başı bakkala gelmişim bana ne bakkalın fiyat politikasından suyu 20 kuruş ucuza satmış 50 kuruş pahalı satmış bana ne hem acelem de var zaten al suyu ver parayı çık git demedim ve bu işe kafayı taktım.


Ayda ne kadar ciro yapıyorsun, en çok sattığın ürün gurupları, en az sattığın ürün gurupları, en az satıp en çok kazandıkların, satmak isteyip satamadıkların falan filan derken biz bakkal amca ile uzun bir sohbete girdik. Tabii ki başta da belirttiğim gibi günümüz şartlarında bakkal dükkânlarının müşteri popülasyonu malum ortada eskiden bilgisayarların olmadığı bakkalların USB bellek yerine topaç, fırfır hulahop, frizbi, kız kaçıran, çatapat, misket sattığı dönemlerdeki gibi fazla bir gündüz kuşağı müşterisi de yok çünkü. Gündüz kuşağında top oynayan, topunu patlatan, ip atlayan, misket fırlatan, çember yarıştıran bir nesil de yok. Abartmıyorum arkadaşlarıyla oyun oynarken düşüp dizini kanatan bir çocuk da yok artık, haliyle eskisi gibi yara bandı bile satamıyor bakkallar.

Peki satamama duygusu, iş yapamama duygusu nasıl bir şey? Bir müşteri portföyünün, bir kitlenin alışkanlığının değişmesi, bir noktadan başka bir noktaya kayması nasıl bir şey?

Günümüzde bu duyguyu bir tek bakkallar yaşamıyor aynı duyguyu manavlar, kasaplar, aktarlar, terziler, tuhafiyeciler kısacası internette mağazası olmayan, zincir şubeleri olmayan veyahut bu zincirlerden birine entegre olmayan, televizyonda reklamlarla milletin kafasını ütülemeyen bütün esnaflar yaşıyor. Peki, ne yapmalı? Bakın kendimize sormamız gereken en önemli soru bu. Ne yapılmalı?

Rekabet rakiplerle girilen bir diyalogdur. Birbirine rakip olamayacak kadar aralarında siklet farkı bulunan kuruluşlar kesinlikle rakip olamayacakları gibi rekabet de edemezler.

Bizim bakkal amcamız kafayı büyük marketlere takmış o ne satarsa ondan daha ucuza satmaya çalışıyor, bazı ürünlerde kârından fedakârlık ederken bazı ürünlerde de zarar ediyor. Tüm bunları yaparken hiçbir şekilde müşteri portföyünün neden büyük marketlere kaydığını sorgulamadan analiz etmeden yapıyor. Tüm hesaplarını öfkeyle, bitirme politikası ile yapan esnaflar maalesef sonunda zarar gören taraf olur. Gelişen ve kabuk değiştiren dünyada hipermarketler bile yerini sanal mağazalara kaptırmış durumda. Dükkânına kredi kartı için pos cihazı koymazsan kart alışkanlığı olan müşterini hipermarkete kaptırırsın. Daha farklı bir örnekle hipermarket olarak, alışveriş yapan müşterinin ürünlerini, müşterinin poşetine hatta arabasına taşıyıp bagajına yerleştirmezsen müşterini www.bilmemne.com a kaptırırsın, günümüzde durum budur.

Artılarının rakiplerinin artılarından fazlalığı rekabette belirleyici unsurdur bunun içinde kendinin, rakibinin ve pazarın analizi olmazsa olmazdır.


Unutmayalım ki tüketicilerin ilk tercihi daima hizmettir. Daha iyi fiyat yerine daha iyi hizmet her alanda karşılıklı mutluluk sağlar diye düşünüyorum.

 
 
 

Comments


Commenting on this post isn't available anymore. Contact the site owner for more info.
  • LinkedIn - Siyah Çember
  • Twitter
  • Instagram
e-posta Üyeliği

Aileme Katıldıgınız İçin Teşekkür Ederim.

Ahmet CaGlar BIRDAL

© Copyright 2021 Bu sitede yayınlanan tüm içerik hakları Ahmet Caglar Birdal'a aittir. 

bottom of page